AW-11189518860 Aile Evlilik Çift Danışmanı Dr. Ekrem Çulfa Koçluk ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi 0533 3738123
Aile Evlilik Çift Terapisti 0532 158 35 55 istanbul
Bağlanma Stilinin Duygusal Gelişime Etkisi
08/02/2015
İngiliz bir çocuk
doktoru olan John Bowbly 50’li yıllarda – çocuklardaki bağlanma stilleri
üzerine yaptığı araştırmalar neticesinde – psikolojinin en önemli
teorilerinden biri olan bağlanma kuramını geliştirmiştir. Bowbly’e göre bağlanma
başka biriyle yakınlık arama ve kurma ihtiyacıdır. Her bebek kendine ilk bakım
veren kişiyle yakınlık kurma ihtiyacına yönelik bir davranış repertuarıyla
dünyaya gelir. Bu davranışlar arasında en dikkat çekeni bağlanmadır. İlk bakım
veren kişinin bebekle kurduğu ilişki sayesinde, bebek ilişki kurmanın nasıl
gerçekleştiğini tecrübe etmekte ve bir yaşın sonuna doğru belli bir bağlanma
stili içselleştirmektedir. Bağlanma stili, bebeğin ona ilk bakım veren kişi ve
çevresindeki diğer kişilerle ilişki kurma şeklidir. Bir yaş sonrasında bebek
dış dünya ile yakınlık kurduğu esnada zihninde, nasıl davranması gerektiği ve
karşı tarafın nasıl tepki vereceğine dair mental bir model (Internal Working
Modell) canlandırmaktadır. İçselleştirilmiş bu bağlanma stili bebeğin tüm
hayatı boyunca kurduğu yakın ilişkilerdeki bağlanma davranışlarını olumlu ya da
olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu nedenle erken çocukluk döneminde kurulan
bağlanma stilinin sağlıklı olması çok önemlidir. Örneğin, çocuk huzursuz olduğunda
ihtiyaçlarına karşılık vermeyen ve sadece ağlamaya son verdiğinde onunla
ilgilenen bir anne modeliyle büyümüştür. Bu durum çocuğun annesinden ilgi
görmek için olumsuz duygularını bastırmayı ve dışa vurmamayı öğrenmesine yol
açmaktadır. Çocuk belli bir süre sonra ‘sevilmek ve değer görmek için
daima uyumlu olmalıyım ve olumsuz duygularımı hiç bir şekilde dışa
vurmamalıyım’ kanısını içselleştirdiği bir bağlanma stili geliştirebilmektedir. Yetişkinlik çağında ise kurduğu yakın ilişkilerde daima bir terkedilme korkusu yaşamaktadır. Bir sevgilisi olduğunda, sevgilisinin ona değer vermesi ve onu terketmemesi için olumsuz duygularını ve onunla yaşadığı sorunları açık bir şekilde ifade etmemeye çalışmaktadır. Ancak duygularını bastırması onda uzun vadede bir takım ruhsal tahribatlara yol açabilmekte ve kendini yeniden huzurlu hissetmesi için, ani bir kararla sevgilisini terkedebilmektedir. John Bowbly her bireyin hayatını önemli şekilde etkileyen bağlanma stillerini 11 ile 18 ay arası bebekler üzerinde yaptığı araştırmalar neticesinde gün ışığına çıkarmıştır. Bu araştırmada önce anne ve çocuğu bir oyun odasında baş başa bırakılmıştır. Daha sonra içeriye bir yabancı girmiştir. Belli bir süre sonra anne odayı terketmiştir ve çocuk yabancı ile tek başına kalmıştır. Bowlby bu bağlamda bebeklerin davranışlarını gözlemlemiş ve bebeklerde aşağıda belirtilen dört farklı bağlanma stillini tespit etmiştir. Güvenli Bağlanma Kaçınmalı Bağlanma Kaygılı/Kararsız Bağlanma Güvensiz/Dağınık Bağlanma
Güvenli Bağlanma: Çocuk anneden ayrılıp, bir yabancı ile
baş başa kaldığında önce ağlamaya başlamakta ama kısa bir süre sonra
sakinleşmektedir. Sakinleştikten sonra yabancı kişi ile oyun oynamaya devam
etmektedir. Annesi döndüğünde sevinmektedir ve annesini net bir şekilde yabancı
kişiye tercih etmektedir. Güvenli bağlanmış çocukların anneleri
çocuklarının ihtiyaçlarına daima duyarlı ve hassas olmuşlardır. Annelerin
çocukları ile kurduğu ilişkide sevgi, şefkat, empati ve güven gibi duyguların
çocuğa aktarımı sağlıklı şekilde gerçekleşmiştir. Bu sebepten dolayı çocuklar,
anneleri odayı terk ettiğinde bunun geçici bir ayrılık olduğunu hissetmekte ve
kısa süre sonra sakinleşmektedirler. Kaçınmalı Bağlanma: Çocuk anneden ayrıldıktan sonra ağlama
ya da üzülme gibi herhangi bir duygusal tepki göstermemektedir. Anne döndükten
sonra ise sevinmemekte ya da anneden fiziksel bir yakınlık beklememektedir.
Bowbly ilk önce bu bağlanma stilini çok olgun bir bağlanma stili olarak
tanımlasa da daha sonra bu çocukların anneden ayrıldıklarında yüksek seviyede
stres hormonu salgıladıklarını tespit etmiştir. Kaçınmalı bağlanan çocukların anneleri
çocukların duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarına duyarsız kalmışlardır. İlişki
kurmaya yönelik temas ya da birlikte vakit geçirme gibi ihtiyaçların anne
tarafından göz ardı edildiği belirlenmiştir. Bu sebepten dolayı çocuk annesi
odayı terkettiğinde herhangi bir tepki göstermemektedir. Ancak bu esnada
kendini içsel olarak çok huzursuz hissetmekte ve annesinin geri dönmemesinden
oldukça endişe duymaktadır. Annesi geri döndüğünde ise, annesi tarafında
reddedilmekten korktuğu için ilişki kurmaktan kaçınmaktadır. Kaygılı/Kararsız Bağlanma Kaygılı-kararsız çocuk kendine anneye
oldukça bağımlı hissetmektedir. Anne odayı terkettikten sonra çocuk oyun
oynamayı bırakmaktadır ve aşırı derecede huysuzlanmaktadır. Yabancı kişinin onu
sakinleştirme çabaları başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Anne döndükten sonra
çocuk bir yandan yakınlık aramakta ama bir yandan da annenin yakınlaşma
çabalarına öfke ve saldırganlıkla cevap vermektedir. Kaygılı-kararsız bağlanan çocukların
annelerinin çocuklarına karşı oldukça istikrarsız bir tutum içerisinde
oldukları belirlenmiştir. Anneler çocuklarının ihtiyaçlarına karşı hassas
olmakta kimi zaman ise duyarsız kalabilmektedirler. Bu sebepten dolayı çocuklar
annelerini yeniden gördüklerinde hem yakınlaşmak istemekte hem de temasa karşı
direnç göstermektedirler. Güvensiz/Dağınık Bağlanma: Çocuk anne ayrıldıktan sonra endişeli,
dikkatsiz davranışlar göstermektedir. Anne geri döndüğünde güçlü bir yakınlık
arayışının hemen ardından güçlü bir sakınma davranışı gösterebilmektedir.
Annesine doğru giderken başka yönlere bakabilmekte, bağlantılı olmayan duygusal
dışavurumlar gösterebilmektedir. Araştırmacılar bakım veren birincil kişinin
çocuğa hem huzur hem de korku duygusunu birlikte yansıttığını ifade etmektedir.
Genellikle fiziksel şiddet gören çocuklar da bu bağlanma biçimi sıklıkla
görülmektedir. Anne hem güven kaynağı hem de tehlike olarak algılanmaktadır. Çocuklar, erken dönemde güvenli bağlanma gerçekleştireme-diklerinde, ilerleyen dönemleri olumsuz etkilenmektedir. Gü-vensiz bağlanmış çocuklarda depresyon, kaygı bozuklukları ya da davranış problemleri daha sıklıkla görülmektedir.
Elda Tatlı |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
5 Yaş Çocuğu - 22/03/2015 |
5 Yaş Çocuğu |
4 Yaş Gelişim Özellikleri - 18/03/2015 |
4 Yaş Gelişim Özellikleri |
3 Yaş Çocuğu Gelişim Özellikleri - 17/03/2015 |
3 Yaş Çocuğu Gelişim Özellikleri |
Nietzsche Ağladığında - 14/03/2015 |
Nietzsche Ağladığında |
2 Yaş Dönemi Gelişim Özellikleri ve 2 Yaş Dönemi Psikolojisi - 10/03/2015 |
2 Yaş Dönemi Gelişim Özellikleri ve 2 Yaş Dönemi Psikolojisi |
Doğum ve Psikoloji - 04/03/2015 |
Doğum ve Psikoloji |
Kind und Scheidung - 01/03/2015 |
Kind und Scheidung |
Çocuk ve Boşanma - 28/02/2015 |
Çocuk ve Boşanma |
Asperger Autismus - 25/02/2015 |
Asperger Autismus |
Devamı |